İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, Doğu Akdeniz doğalgazını, Avrupa’ya taşımak amacıyla hayata geçirmeyi planladıkları “Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi” yeniden gündemde. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarını; Kıbrıs ve Girit üzerinden, Yunanistan topraklarına ulaştırmayı hedefleyen proje için 2 Ocak 2020’de imzalar atılmış, boru hattının bin 900 kilometre olacağı duyurulmuştu. Yılda 10 milyar metreküp doğal gaz taşıma kapasitesi hedeflenen ve 7 milyar dolarlık yatırım gerektiren proje, Doğu Akdeniz’in doğalgaz enerji potansiyelini Avrupa’ya taşıma amacını taşıyor.
LEVANT HAVZASININ ÖNEMİ
Proje, 2020’de hem Türkiye’nin karşı çıkması hem bölgesel jeopolitik dengeler hem de ABD’nin desteğini geri çekmesiyle hayata geçirilememişti. Ancak, Yunanistan ve İsrail’deki diplomasi kulislerden yansıyan son bilgilere göre, üç ülke; “Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi”nin hayat bulması için yeniden harekete geçmiş durumda. Boru hattının hayata geçirilmesi ile Türkiye’nin hem enerji paylaşımı hem de jeo-stratejik açıdan devre dışı bırakılmasının amaçlandığı da vurgulanıyor. Uzmanlara göre, Doğu Akdeniz Havzasında, doğal gaz ve petrol yataklarının yanı sıra hidrokarbon yatakları da, İsrail ve Yunanistan ikilisinin iştahını kabartıyor.
DOĞALGAZ DEPOSU
Şimdiye kadar yapılan araştırmalar sonucu, İsrail’in Leviathan Sahası’nda yaklaşık 605 milyar metreküp doğal gaz rezervi olduğu saptanırken, Tamar Sahası’nda ise yaklaşık 320 milyar metreküplük rezerv olduğu anlaşıldı. Mısır’ın Zohr Sahası’ndaki rezervler 850 milyar metreküp olarak tahmin edilirken, Kıbrıs’ın Afrodit Sahası başta olmak üzere, ada çevresindeki toplam rezervlerin ise 400 milyar metreküp olduğu belirtiliyor.
TRUMP’IN GÖZÜ ENERJİDE
Güvenlik ve Strateji Uzmanı Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe ise hidrokarbon enerji jeopolitiğinden, kritik mineral jeopolitiğine geçiş döneminde küresel kırılma ve mücadelenin artacağını söyledi. Doğu Akdeniz’deki rezervlere dikkat çeken Doç. Dr. Gökçe; “ABD Başkanı Trump’ın Gazze politikası buradaki hidrokarbon yataklarına sahip olma politikasından başka bir şey değil” dedi.
TÜRKİYE DİRENMELİ
Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Ürdün, İsrail, Akdeniz, Yunanistan ve Avrupa istikametindeki ticaret yolunun (IMEC) hayata geçirilmek istendiğini sözlerine ekleyen Doç. Dr. Gökçe; “Türkiye önceki politikasında direnmek zorunda. Aksi takdirde Doğu Akdeniz’de ürettiğimiz ‘Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması’ politikamızdan vazgeçmiş oluruz. ABD ve İsrail’in bu konuda Türkiye ile müzakere edeceği birçok husus olduğu düşünüldüğünde Türkiye ‘Hariciyesi’ni oldukça yoğun bir görüşme trafiği beklemektedir” diye konuştu.
HİDROKARBON YATAKLARI
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Köni ise Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervlerinin 5 trilyon metreküp seviyesinde olduğunun tahmin edildiğine dikkat çekerken, “Bölgedeki petrol rezervleri ise yaklaşık 1,7 milyar varil seviyesinde. Doğu Akdeniz’dei kaynaklar; Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail, Mısır, Lübnan arasında sınır anlaşmazlıklarına neden olmaya devam edecek. Gazze’deki soykırım, Lübnan’daki kargaşa ve Suriye’yi bölme çabaları bu pencereden okunmalı” dedi.

YUNANİSTAN-İSRAİL İTTİFAKI
Prof. Dr. Köni ayrıca, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin, İsrail ile birlikte hareket ettiğinin altını çizerken, “Büyük bir enerji koridoru oluşturmak istiyorlar. Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi, bölgedeki dengeleri değiştirme potansiyeline sahip. Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin projeye dair umutları yeniden canlandı” diye konuştu.
[email protected]
Kaynak: Web Özel
.